Öykümüz, uzak bir ülkenin uzak bir kentinde geçer. Upuzun çizgilerden, düz yapılardan ve hatta dümdüz insanlardan oluşan bu kentte düzenin ve kuralların dışına asla çıkılmaz. Hayatın dümdüz akıp gittiği bu sıradan kente hiç beklenmedik bir zamanda, hiç olmadık fiziksel özelliklere ve yaşam biçimine sahip bir yabancı taşınır ve olanlar olur. Şehrin sakinleri, ormanın dibindeki yamuk duvarlı, eğri çatılı, bahçe yolu kayrak taşı kaplı şekilsiz bir evde oturan bu yamuk boyunlu kadının varlığına bir türlü alışamaz. Ya Boynuyamuk onların düzenine ayak uyduracaktır ya da… 
Çağımızın en büyük sorunlarından biri olan hoşgörüsüzlüğe değinen Boynuyamuk, insanları bireysel farklılıkları yüzünden yargılamanın yersizliğine dikkat çekerek herkesi önyargılarından kurtulmaya çağırıyor. 
Kıymet Ergöçen’in öykünün ruhunu kusursuz bir biçimde yansıtan resimleriyle okurlara zengin bir görsellik sunan bu cesur kitap, sıradan kentlerde sıradan hayatlar yaşayan düz (!) insanların hayatlarına farklılık ve renk katmayı hedefliyor.