Mahallede, evde dikiş diken bir erkek yadırganmazdı, öyle hatırlıyorum.
Para veren de olmazdı. Bu işi para için yapmazdı babam… Babam
yokken, dikiş makinesinin küçük çekmecesindeki terzi yüksüğünü
alır, parmak parmak dolaştırırdık. Parmağımıza bol gelen o yüksükle,
iğneli iğnesiz, dikişli dikişsiz nice oyunlar uydurur, kaybedeceğimizden
korkan annemizden ne azarlar işitirdik. Bir masal oyuncağını andıran
bu yüksük, bizim parmağımızda sıradan bir nesneye benzerken,
babamın parmağında bir mücevhere dönüşürdü.
Küçücük anlarda mutluluğu bulan yoksullar, yağız elektrosazcılar,
keklik avcıları, taklacı güvercin hayranları, baba olmayı beceremeyen
adamlar, şu yalan dünyayla vedalaşmak isteyen aceleci ihtiyarlar,
kalabalıklardan ürküp içine kapananlar… Küfür gibi pis pis yağan
yağmurlar…
Angara, Yozgat, Kırşehir’in Kaman’ı…
Döngel Dünya, Türkan Şoray’lı, Ediz Hun’lu Yeşilçam melodramlarının
sıcaklığına sığınan gariplerin öyküleri.
Ethem Baran, dünyanın gürültüsünden kaçıp bozkırın ortasında bir
parça deniz arayanları anlatıyor.
Kitabın Özellikleri
Basım Dili | Türkçe |
Sayfa Sayısı | 115 |
Kapak Türü | Karton Kapak |
Kağıt Türü | 2. Hamur |
Basım Tarihi | Temmuz 2019 |
Basım Yeri | İstanbul |
En / Boy | 13,00 / 19,50 cm. |